Türkiye’nin 55 Yıllık Hakikati

1970 yılında merhum Enver Ören Ağabeyimizin bir grup arkadaşı ile kurduğu Türkiye gazetesi, birçok başarıyı barındırdığı 55 yıllık yayın hayatı boyunca her zeminde mazlumların gür sesi oldu. Bosna’dan Batı Trakya’ya, Kırım’dan Kerkük’e, Doğu Türkistan’dan Filistin’e nerede mazlum çığlığı varsa Türkiye oradaydı. Gazete bugün de Ahmet Mücahid Ören’in liderliğinde ve aynı çizgide yoluna devam ediyor.

“İstikamet sahibi olmak, ideali için taviz vermemek, her ne pahasına olursa olsun hak bildiğini yazabilmek, laubalilik, hafiflik ve müstehcenliğe tenezzül etmeden varlığını devam ettirmenin bir gazete için imkânsıza yakın zor olduğu erbabının malumudur. Hele böyle bir gazetenin arkasında dev sermaye yoksa, reklam verilmiyorsa, kadrosu vatan toprağı kadar temiz bir avuç Anadolu çocuğundan ibaretse ve bu çocuklar sıhhati, parası, mesaisi, kalemi ve bütün mevcudu ile var olabilme mücadelesi verebilmişse… O bir gazete değil, bir bayraktır…”

Merhum Enver Ören Ağabey, 1984’ün nisan ayında 14. yılını kutladığı Türkiye gazetesini işte bu satırlarla tarif etmişti. Ören’in “İmanımız, soyumuz, vatanımız, mazimiz, hâlimiz ve istikbalimizin iplikleri ile dokundu” dediği bu bayrak, gün geldi zirvelerin en zirvesinde dalgalandı.

Çünkü temelinde ihlas, yani samimiyet vardı. Vatana ve İslamiyet’e hizmet gayesi vardı. İhlas Holding’in çekirdeği olan bu gazete, işte o prensip ve amaçlarla büyüdü, gelişti, istikametini bozmadan suhuletle 55 yılı geride bıraktı.

HAKİKAT’İN İZİNDE
Türkiye gazetesi 1970 yılında “Hakikat” ismiyle kuruldu. 1972 yılında ismi “Türkiye” oldu. 1980 yılına kadar küçük bir gazete olarak varlığını sürdürdü. Sokaklarda oluk oluk kardeş kanının aktığı 12 Eylül öncesi dönemde hadiselere muhafazakâr, milliyetçi bir gazete olarak tavrını koydu. Sessiz çoğunluğun sesi oldu. Daima sağda birliği savundu. Sol basının lime lime etmeye çalıştığı liderlere ve ecdada sahip çıktı. Elbette sol partilere mesafeliydi. Ancak vatan ve millet davası söz konusu olduğunda bu ayrımları kaldırdı. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sürerken, birileri alelacele dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’i “Kıbrıs Fatihi” ilan etti. Türkiye gazetesi “Zafer kazanalım da kahraman kim olursa olsun” diye yazarak basında millî duruşun numunesi oldu.

DOĞRU DİNÎ BİLGİLERİ ÖĞRETTİ
Türkiye, sansasyon ve müstehcenlikle tiraj elde etmeye çalışan gazetelerle yarıştı ancak onlardan ayrı bir çizgide durdu. Asparagasa, ahlaksızlığa, itibar suikastlarına tenezzül etmedi. Evet, sağ hükümetlere destek çıktı ama yeri geldiğinde onlara da tavır koymaktan, milletin aleyhine olan icraatlarını afişe etmekten çekinmedi. Mesela 1986 tarihinde ABD’de görev yapan 19 bilim adamıyla birlikte hükûmete bir uyarı bildirisi yayınlamıştır ki, böyle yapıcı bir bildirinin örneği bulunmaz. Ehlisünnet çizgisinden taviz vermedi ve davanın muhkem kalesi oldu. Bu uğurda 28 Şubat döneminde ağır bedeller ödedi. Çıktığı ilk günden bu yana her gün muntazam şekilde dinî sayfalar yayınlayan başka bir gazete yoktur.

HUZUR VEREN GAZETE
Türkiye gazetesi, 1980 sonrasında rahmetli Turgut Özal ile birlikte güçlenen, dışa açılan Türkiye’ye yayınlarıyla vizyon çizdi. Olumlu haberin de kıymetli olduğunu gösterdi. Milletimiz nezdinde “bir aile gazetesi” olarak yer edindi. “Huzur veren gazete” sloganını benimsedi. Bu kuru bir söylem değil; yıllardır darbelerle örselenmiş, kavgalardan, kargaşadan, kaostan, ekonomik sıkıntıdan bezmiş, bunalmış cefakâr milletin hissiyatının tercümanıydı. Çalışanına ağabey olmuş patronunun liderliği, maiyetindekilerin hizmet aşkı ve yayınlardaki samimiyeti okurlardan karşılık buldu. Türkiye gazetesi kendisini sahiplenip evladına vasiyet bırakan vefalı okurlarıyla büyüdü ve hayal bile edilemeyecek konumlara erişti. 1980’lerin başında 20 bin civarında olan tirajı, halka halka genişleyerek 1990’da 1 milyon 400 bini aştı. Basın tarihine altın harflerle yazılan bu satış rekoru hâlâ kırılabilmiş değil.

TÜRK-İSLAM DAVASI
Türkiye gazetesi, haberleriyle Türk ve İslam davasının gür sesi oldu. Hafız Esad’ın 1982’de katliam yaptığı Hama’dan fotoğraflar Türk basınında ilk defa Türkiye’de yayınlandı. 1980’lerin ortasında Bulgaristan’da soydaşlara yapılan zulmü Türkiye gündeme taşıdı. Davanın takipçisi oldu. Soydaşların esir tutulduğu, ulaşılması neredeyse imkânsız olan Belene Kampına ilk Türkiye gazetesi girdi. O dönem Bulgar zulmünün sembolü olan Aysel, Türkiye gazetesi muhabirleri Kâmuran Abacıoğlu ve Servet Kabaklı’nın girişimiyle ülkemize getirildi. Bulgaristan aleyhine kınama metni yayınlandı. Sovyetlerin çöküşünün ardından komünizmin inim inim inlettiği Kırım’a yıllar sonra ilk giren Türkiye gazetesi muhabiri rahmetli Kemal Çapraz oldu. Enver Ören Ağabey, TGRT’nin çektiği “Kurdoğlu” filminin bütün yayın haklarını Kırım Tatar Millî Meclisine verdi. Körfez Savaşı’ndan sonra Kerkük’e ilk giren de Türkiye gazetesiydi.

BOSNA’NIN SANCAKTARI
Sırplar ecdat yadigârı Bosna’da Müslümanları vahşice katlederken Türkiye’de uyanış hareketinin oluşmasına Türkiye gazetesi öncülük etti. 1992’de Türk basınında ilk defa, Dış Haberler Müdürü Murat Yeşil ve muhabir Ercan Seki ateş çemberine girip Bosna’daki soykırımı gözler önüne serdi. 1992’de Ankara’da Türk Dünyası Yazarlar Kurultayı yapıldı. Aydınlar “Bosna’daki katliama seyirci kalmayalım” çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a açık mektup yazıldı. Mektubu Çankaya’ya götüren kişi Enver Ören’den başkası değildi. Akabinde Özal’ın çağrısıyla Dakar’da İslam zirvesi toplandı, mesele dünya gündemine getirildi. Bosna ile ilgili Avrupa’nın önde gelen politikacılarından özel beyanat alıp manşetine taşıyan, kamuoyu oluşturmaya çalışan yine Türkiye gazetesi oldu. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in iki defa kapısından çevrildiği Saraybosna’ya o şartlar altında Türkiye gazetesi büro açtı.

AH DOĞU TÜRKİSTAN
Bakmayın bugün birilerinin Doğu Türkistan davasının üzerinde kalem oynattığına. Türkiye’de kimse Doğu Türkistan’ın nerede olduğunu bile bilmezken Türkiye gazetesi, muhabir gönderip ata topraklarından yazı dizileri hazırlıyordu. Öyle ki Doğu Türkistan’ın efsane lideri merhum İsa Yusuf Alptekin “Doğu Türkistan davasını dostum Dr. Enver Ören’e emanet ediyorum” şeklinde vasiyette bulunmuştu. Kırım Türklerinin lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu’nu Türkiye’ye tanıtan da Türkiye’den başka gazete değildi. Batı Trakya’nın efsane lideri merhum Sadık Ahmet ise, desteklerinden ötürü gazeteye gelip Enver Ören Ağabey’e sarılarak bizzat teşekkürlerini bildirmişti.

İLK DEMEÇLER TÜRKİYE’YE
Sovyetler dağılırken ve Türk Cumhuriyetleri bir bir bağımsızlığını ilan ederken Türkiye gazetesi onların sesini duyurdu. Türkiye muhabirleri Türk illerine dağılarak izlenimlerini aktardı. Türkiye gazetesi, Türk ilim adamlarının kardeş ülkeleri ayağa kaldırması ve bağları güçlendirmesi için “Türk Kardeşlik Gönüllüleri” isimli bir proje başlattı. O dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, Nahcivan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, Afganistan Cumhurbaşkanı Sıbgatullah Mücaddidi ilk demeçlerini Türkiye gazetesine verdi. Gazeteyi ziyaret eden Baba Aliyev, Enver Ören Ağabey’e “Türkiye gazetesinin Türklüğe ve Türk dünyasına hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim” diyerek teşekkürlerin bildirdi. Bugün tartışılan Türk Devletlerinin ortak alfabeye geçme meselesi 1992’de Türkiye gazetesinin gündemlerinden biriydi.

Yıllar sonra özgürlüğüne kavuşan Türk toprağı Karabağ’da Ermeniler kan akıtırken, dramı cephe hattından Türkiye muhabiri Murat Arvas duyurdu. Ateşkes döneminde yıllar sonra Karabağ’a ilk Osman Sağırlı girdi. BM nezaretinde Somali’de organ kaçakçılığı yapıldığını dünyaya Sağırlı duyurdu. Myanmar’ın Arakan Müslümanlarına yaptığı soykırımı gidip belgeledi ve Türkiye kamuoyunu aktardı. Kudüs’teki siyonist işgali, mukaddes topraklardaki Suud oyunları manşetlerden özel haberlerle verildi. Enver Ören Ağabey’in Osmanlı hanedan üyelerine hizmetlerini bilmeyen yok.

Hasılı Türkiye, gerçekten de sadece bir gazete değildir.