Ahmet Mücahid Ören merhum babasını anlattı

Bize çok önemli bir miras ve çok kıymetli bir isim, hepsinden önemlisi çok zor ele geçecek bir terbiye bıraktı.

Geçen 4 yıla rağmen yüreklerimizde ayrılık acısı taze olan Enver Ören Ağabey’i en yakınındaki isimden, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahid Ören’den dinledik… Enver Ağabey’in çektiği sıkıntıları, hizmetlerini, binbir emekle kurduğu şirketlerine yapılan kumpasları ve en mühimmi de nasıl bir zat ve aile ferdi olduğunu hiç duyulmamış hatıralarla Mücahid Bey’den öğrendik…

Öncelikle şuradan başlamak istiyorum; Enver Ağabey’in vatan sevgisi ve devletine bağlılığı hakkında neler söylersiniz?
Enver Bey’in vefatının ardından 4 yıl geçti… Böyle bir sohbet yapalım diye hep niyetlendik ama nasip bu seneyeymiş. Siz bu soruyu sorarken rahmetli babamın bir hatırası aklıma geldi. Babam Denizli, Honaz doğumlu. Nazif dedem de yıllarca Devlet Demir Yolları’nda çalışmış az gelirli bir vatandaş. Enver Bey anlatırdı: Bir gün babamın çalıştığı treni karşılamak için heyecanla Denizli’ye gittik. Kömürlü lokomotifte çalışan babam, elleri kara içerisinde çıkageldi. Ben de yanına koştum ama elini yıkarsa öperim diye bekledim. Babam önce bana baktı, sonra bilet gişesinden dönüş biletimi alarak, eve dönmemi söyledi. Ardından da “Bak evladım, bu eller vatana, devlete hizmet etmek ve sizlere iyi bir hayat sunabilmek için çalışıyor. Sen elimi bu hâlde öpme. Bu sana bir ders olsun” demiş… Vatan, millet sevgisi gibi mühim değerler, çocuk yaşta kazanılır. Sonradan benimsenmesi zor şeylerdir. Bu hadiseden yıllar sonra, İhlas Haber Ajansı’nda çalışan arkadaşlar terörist başı Abdullah Öcalan’la bir röportaj imkânı yakaladılar. Uzun bir seyahatin ardından Suriye’de saklandığı kampa gittiler. Çok ilginç bir röportaj yapılıp dönüldükten sonra havalimanında devletin istihbarat birimleri arkadaşları karşılamışlar. Düşünün, bir haber ajansı o dönemde en mühim hadiselerin odağındaki şahısla, çok özel bir röportaj yapıyor. İstihbaratçılar demişler ki: Bu röportajı yaptığınızı biliyoruz ama önce bizim görmemiz lazım. O arkadaş da “Bir dakika, buna ben kendim karar veremem!” deyip Enver Bey’i arayarak durumu izah etmiş. Enver Bey’in verdiği cevap şu olmuş: Bizim medyamız da, varlığımız da devletimiz için. Verin, onlar ne uygun görürse biz öyle devam ederiz… O gün röportajı yapan arkadaşlar “Bu ancak İhlas Medya’da olur. Hiçbir medya kuruluşu bu kadar önemli bir hadisede ‘Devletimiz ne söylüyorsa olsun!’ demez, herhangi bir şekilde mücadele eder” diye konuşmuşlardı. Sonra o röportaj yayınlanmadı tabii…

İlkesi Değişmeyen Tek Gazete
Bugünlerde “millî medya” tabiri çok sık kullanılıyor ama İhlas her zaman millîydi. Sürekli devletini ve milletini önceliyordu. Bu yüzden de her zaman yandaşmış gibi algılanıyordu. Doğru mu efendim?
Evet yandaştık ama bu, iktidarlara değil, devletimize olan yandaşlıktı. Biz doğru olana yandaşlık yapmaya çalıştık. Burası 47 yıllık bir haber kuruluşu. Bu ülke için doğru olan neyse sürekli onu yapmaya çalıştık. Şunu söylemek lazım, Türkiye gazetesi, 47 senedir sahipliği, yayın ilkeleri, içeriği değişmemiş belki de tek gazete. Dolayısıyla bu anlayış, sonradan olma bir şey değil. Bu, “Rüzgâr nereden esiyorsa oraya göre pozisyon alayım” demek de değil. Enver Bey, millî hislerle büyüyüp, sonra çalışma arkadaşlarına bunu doğru aşıladığı için İhlas Medya’nın yıllardır duruşu ortada.

Para kazanacak çok şey varken, Enver Ağabey’in işe medyadan başlamasının sırrı neydi acaba?
Türkiye gazetesi, “Hakikat” ismiyle 1970’te kuruldu. 1972’de şimdiki ismini aldı. Gazetenin bir özelliği var… Enver Bey, 1960’ların sonlarındaki o karanlık günleri yaşayan, o devirde üniversitede hocalık yapan biriydi. Kendisi “Arkadaşlarımın, üniversitenin basamaklarında vurulup, öldürülmelerine şahit oldum. Sabah derse giren öğrencilerin ertesi gün gelmediklerini görmeye başladım” derdi.
Bir şeylerin anlatılmasına ihtiyaç vardı. Bir fikir mücadelesi için yola çıkıldı, ticaret için değil… Peynir ekmek satsanız, medyadan daha çok para kazanırsınız. O dönem ülke yanlış bir yere giderken birilerinin ortaya çıkıp doğruları anlatması lazımdı. Enver Bey derdi ki: Biz o kadar zor şartlar altında okuduk ki, gazete alıp okumaya paramız yoktu. Nerede gazete sahibi olacağız!.. Dolayısıyla bir idealiniz varsa bu yola girersiniz. Bu işin başlangıcı da öyle oldu.

Devamı için tıklayınız…